CEBİMİZDEKİ SESSİZ ÇIĞLIK
cebimizdeki çığlık

HÜSEYİN YETİŞ
yetis.huseyin@gmail.com - 0 (545) 3649543
Bugün Türkiye’nin en büyük ekonomik sorunu nedir diye sorarsanız, cevabı rakamlarda değil, boş tencerede, eksik poşette, ertelenen hayatta aramak gerekir. Enflasyon tabelalarda değil artık; pazarda, mutfakta, kira sözleşmelerinde insanın boğazına düğümleniyor.
Sorun sadece fiyatların artması değil. Asıl mesele, gelirin yerinde sayması, hatta geriye gitmesi. Bir ülkede insanlar çalıştığı halde geçinemiyorsa, emekli maaşıyla ayın ortasını getiremiyorsa, gençler hayal kurmaktan vazgeçmişse burada ekonomik bir krizden öte sosyal bir alarm vardır.
Bugün bir emekli torununa harçlık verememenin utancını yaşıyor. Asgari ücretli ay sonunu değil, ay başını düşünüyor. Küçük esnaf siftahsız kepenk kapatıyor. Çiftçi ekiyor ama kazanamıyor. Üreten kaybediyor, aracı kazanıyor. İşte çarpıklık burada.
Yıllardır “sabredin” deniliyor. Peki kim sabrediyor? Sabreden hep dar gelirli, hep emekli, hep işçi. Ama fedakârlık hiçbir zaman adil dağılmıyor. Vergi yükü ücretlinin sırtında, kazanç ise belli çevrelerin cebinde toplanıyor. Gelir adaletsizliği, hayat pahalılığının en derin yarasıdır.
Çözüm var mı? Elbette var. Ama samimiyet ister. Ücretleri enflasyon karşısında ezdirmemek, emekliyi açlığa mahkûm etmemek, denetimi kâğıt üzerinde değil sahada yapmak gerekir. Sosyal devlet lafla değil, sofraya koyduğu ekmekle ölçülür.
Bugün pazarda fileyi dolduramayan vatandaşın tek bir sorusu var:
“Biz bu ülkenin yükünü çekerken, refah kimin omzunda yükseliyor?”
Cevap verilmezse, bu sessiz çığlık büyür. Ve unutmayalım; ekonomik adaletsizlik, bir gün mutlaka siyasi ve toplumsal bedel olarak geri döner.