16 November 2025 - Sunday
DAVUT SEFA VE OĞULLARI: KARATENİN ONURLU YOLCULARI
DAVUT VE MURAT SEFA
Yazar - HÜSEYİN YETİŞ
Okuma Süresi: 4 dk.
38 okunma

HÜSEYİN YETİŞ
yetis.huseyin@gmail.com - 0 (545) 3649543Bazı hayatlar vardır; sessizdir, gösterişsizdir ama dipten dipten güçlü bir iz bırakır. Bazı insanlar vardır; adını bağırmaz, kendini anlatmaz ama gönüllere işler, dokunduğu herkesin hayatında bir iyilik mührü bırakır. İşte Davut Sefa tam olarak böyle bir insan… Karate camiasının sessiz çınarı, Süleymaniye’nin vakur evladı, disiplinin ve tevazunun yaşayan karşılığı…
Davut Sefa’nın karate yolculuğu, İstanbul’un kalabalık salonlarında başlayıp Anadolu’nun saf yüreğine uzanan bir hikâyedir.
Hayatının en büyük talihlerinden biri, yoluna rehberlik eden büyük ustası Ahmet Doğaner gibi bir hocaya sahip olmasıdır. Doğaner Hoca’nın disiplinle yoğrulmuş karakteri ve karateyi bir yaşam biçimi olarak anlatışı, Sefa’nın hem antrenörlüğüne hem hayata bakışına yön vermiştir.
Ve Davut Sefa’nın bir başka yüzü daha vardır ki onu özel yapan belki de en büyük yanıdır:
O, Sakarya Akyazı Süleymaniye Köyü’nün aşığıdır.
Nerede olursa olsun; şehirde, salonda, turnuvada…
Kalbinin bir yanı hep Süleymaniye’de atar.
Köklerinden aldığı güçle dimdik durur, tevazusunu oradan besler, insanlığını oradan taşır.
Ama bu hikâyenin en güçlü yanı, onun evlatlarıdır: Murat Sefa, Enes Sefa ve Mustafa Sefa…
Her biri babalarının izinden yürüdü.
Her biri tatamide sadece teknik değil, karakter gösterdi.
Ve bugün üçü de Karate Milli Takımı’nın antrenör ve sporcu kadrolarında gururla ay-yıldızı temsil ediyor.
Onlar babalarının ter kokusuna emek, zorlu antrenmanlara inanç, yenilgiye yeniden başlama gücü ekleyerek büyüdü. Davut Sefa’nın Süleymaniye’nin bereketli toprağına ektiği sevgi ve sabır, bugün dünya tatamilerinde meyve veriyor.
Ve bir gerçek daha var…
Davut Sefa sadece bir antrenör değildir.
O, öğrencisinin sevincini kendi sevinci,
acısını kendi acısı bilen nadir yüreklerden biridir.
Bir sporcusu madalya alınca gözleri dolan…
Yaralanan bir öğrencisinin başında sabaha kadar bekleyen…
İmkânsızlıklara rağmen salonu açık tutmaya çalışan…
Bir başarıda onlarla gururlanan, bir yenilgide onların omzunu tutup “Yeniden başlayacağız” diyen bir gönül adamıdır.
Bu yüzdendir ki Sefa’nın yetiştirdiği hiçbir sporcu onu sadece “hoca” olarak anmaz.
O, çoğu için bir baba, bir abi, bir rehberdir.
Bu satırları yazarken…
Ben, bir gazeteci…
Ben, bir karate antrenörü…
Ben, bir baba…
Ve bu camianın sahici dostu olarak Davut Sefa’yı ve onun evlatlarını anlatmak bana onur veriyor.
Bazen salonda bir sporcunun gözyaşını sildiğim günleri hatırlıyorum.
Bazen bir babanın evladına bakarken taşıdığı gururu içimde hissediyorum.
Ve karate camiasında böylesine temiz, böylesine adanmış insanların varlığı bana yeniden umut oluyor.
Murat, Enes ve Mustafa’nın başarılarını her duyduğumda bir ağabey gibi gururlanıyorum.
Onların adımlarında Davut Hoca’nın sabrını, Ahmet Doğaner’in mirasını görüyorum.
Son söz…
Davut Sefa sadece sporcu yetiştirmiyor.
O, önce insan yetiştiriyor.
Ahlaklı, çalışkan, vefalı, yürekli gençler…
Bugün Sefa ailesi karate camiasının yüz akıdır.
Ve inanıyorum ki onların hikâyesi daha çok gence ilham olacak.
Bu köşe yazısını bir dost, bir kardeş, bir karate evladı olarak büyük bir duyguyla yazıyorum…
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları