21 Eylül 2025 - Pazar

ADANA, YEŞİLÇAM’IN KALBİYDİ…

ADANA YEŞİLÇAM

Yazar - HÜSEYİN YETİŞ
Okuma Süresi: 5 dk.
106 okunma
HÜSEYİN YETİŞ

HÜSEYİN YETİŞ

yetis.huseyin@gmail.com - 0 (545) 3649543
Google News

Bir şehrin ruhunu anlamak için onun sinema salonlarına bakmak yeterlidir. Adana’nın ruhu, bir zamanlar Melek Sineması’nın perdesinde, Akün’ün loş ışıklarında, Damla ve Arı Sineması’nın kalabalık fuayelerinde atıyordu.

Eski Salonların Hikâyesi

Melek Sineması (1940’lar): Adana’nın ilk büyük sineması. Yalnızca film izleme değil, şehrin kültür hayatının kalbiydi. Yeşilçam’ın en büyük filmleri burada vizyona girerdi. Zamanla ekonomik sıkıntılar ve ilginin azalmasıyla kapısına kilit vuruldu. Bugün hâlâ restore edilmeyi bekliyor.

Akün Sineması (1950’ler): Gençliğin buluşma noktasıydı. Film öncesi çekirdek satıcıları, gazozcular önünde sıralanırdı. 1980’lerde televizyon ve video kaset furyasıyla seyirci kaybetti. Bir dönem tiyatroya dönüştürüldü ama eski ihtişamına kavuşamadı.

Damla ve Arı Sinemaları (1960–70’ler): Mahalle kültürünün gerçek adresleriydi. Halkın sinemaya erişimini sağlayan bu salonlar, kimi zaman karne tatillerinde dolup taşardı. Ancak 1990’larla birlikte alışveriş merkezlerinin açılması, küçük salonları birer birer yok etti. Bugün yerlerinde otoparklar, marketler var.

Yılmaz Güney ve Çukurova’nın Sinema Yıldızları

Adana’nın yoksul sokaklarından çıkan Yılmaz Güney, 1960’lardan itibaren Türk sinemasının yönünü değiştirdi. Onun “Umut” filmi, Seyhan’ın kıyılarından bütün dünyaya yayılan bir çığlıktı. Adana halkı onu sadece bir sanatçı olarak değil, “mahallelerinden çıkmış bir kahraman” olarak gördü.

Yanı sıra Aytaç Arman, Ali Şen, Necdet Tosun gibi isimler de Adana’dan çıkıp Yeşilçam’a damga vurdu. Çukurova, sadece pamuk değil, yıldız da üreten bir ovaydı.

Altın Koza’nın İlk Yılları

1969’da başlayan Altın Koza Film Festivali, Adana’yı Türkiye’nin Cannes’ı yapma iddiasıyla yola çıktı.

İlk festivalde Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney gibi devler Adana’ya geldi. Halk, sanatçılarla iç içe oldu.

1970’lerde festival bir prestij meselesiydi; Adana’nın kültürel gururuydu. Ancak ekonomik krizler, siyasi kavgalar ve 12 Eylül darbesi sonrasında festival yıllarca yapılamadı.

1990’larda yeniden canlandı ama eski görkemini yakalamakta zorlandı. Antalya Altın Portakal öne çıkarken, Adana geri plana itildi.

Bugün Altın Koza hâlâ var, ama çoğu Adanalıya göre “sadece protokol etkinliği” havasında. Oysa eskiden halkın festivaliydi. Sanatçılar, pamuk tarlalarında, kahvehanelerde, sinema kuyruklarında halkla beraber olurdu.

Neden Uzaklaştık?

Adana’nın sinema ruhu, üç nedenle zayıfladı:

Salonların kapanması – Tarihi mekânlar korunamadı.

Kültürel mirasa sahip çıkılmaması – Yılmaz Güney’in adı yeterince yaşatılmadı.

Festivalin halktan kopması – Sinema, protokol masalarına sıkıştı.

Ama hâlâ geç değil. Çünkü bu topraklarda hâlâ anlatılmayı bekleyen hikâyeler var. Çukurova’nın kavurucu güneşi, pamuk işçilerinin teri, Seyhan’ın kıyısındaki sevdalar, Adana’nın gecekondu sokakları… Her biri bir film sahnesi aslında.

Unutmayalım: Adana, Yeşilçam’ın kalbiydi. Ve kalpler doğru ellerde yeniden atmaya başlar.

 

Peki Ne Yapmalı?

Adana, sinema geçmişini sadece anmakla yetinmemeli; geleceğe taşımalı. İşte bazı somut öneriler:

Çirkin Kral Arşivi ve Sinema Müzesi

Yılmaz Güney’in filmleri, kişisel eşyaları, kamera arkası fotoğrafları Adana’da özel bir müzede sergilenmeli.

Bu müze sadece Güney değil, Adana’dan çıkmış tüm Yeşilçam emekçilerine saygı duruşu niteliğinde olmalı.

Ziyaretçiler için arşiv odaları, dijital gösterim salonları ve interaktif deneyimler eklenmeli.

Eski Sinema Salonlarının Restorasyonu

Melek Sineması ve Akün gibi simge yapılar restore edilip yeniden halkın hizmetine açılmalı.

Bu salonlar yalnızca film gösterim yeri değil; tiyatro, konser ve genç sinemacılar için kısa film merkezi haline getirilmeli.

Altın Koza’yı Halkın Festivali Yapmak

Festival protokol salonlarından çıkmalı, sokaklara inmeli.

Mahalle aralarında açık hava gösterimleri yapılmalı.

Üniversite öğrencileri, liseliler ve amatör sinemacılar için yarışma kategorileri eklenmeli.

Film Platosu ve Çekim Destekleri

Çukurova’nın doğası, pamuk tarlaları, tarihi yapıları film çekimleri için eşsiz bir plato olabilir.

Belediye ve valilik, yapımcılara mekân desteği ve kolaylık sağlamalı.

Bu sayede Adana hem turizm hem de sinema ekonomisinden yeniden pay alabilir.

Gençlere Sinema Okulları

Seyhan ve Yüreğir’de gençler için ücretsiz senaryo, kamera ve kurgu atölyeleri açılmalı.

Üniversiteyle işbirliği yapılarak “Adana Sinema Akademisi” kurulmalı.

Son Söz

Adana’nın sokaklarında hâlâ sinema kokusu var. Belki Melek Sineması’nın kapıları kilitli, Damla Sineması’nın yerinde otopark var, Altın Koza eski görkeminden uzak… Ama bir şehrin ruhunu yeniden canlandırmak mümkündür.

Çünkü bu şehir, Yılmaz Güney’in dediği gibi, “umut”la yoğrulmuş bir şehirdir.

Adana, Yeşilçam’ın kalbiydi. Ve doğru ellerde, o kalp yeniden atacak.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları