20 Kasım 2025 - Perşembe

SOSYAL MEDYADA FOTOĞRAF ÇEKEREK PAYLAŞMA HASTALIĞI

HÜSEYİN YETİŞ

Yazar - HÜSEYİN YETİŞ
Okuma Süresi: 3 dk.
75 okunma
HÜSEYİN YETİŞ

HÜSEYİN YETİŞ

yetis.huseyin@gmail.com - 0 (545) 3649543
Google News

 

Günümüzün en büyük salgınlarından biri ne grip, ne stres, ne de ekonomik kaygılar… Adı konmamış ama hızla yayılan bir hastalık var: “Sürekli fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşma hastalığı.”

Artık kahve içmek için değil, fotoğraflık bir masa bulmak için kafeye gidiyoruz. Gezmek için değil, arkamızda estetik bir fon olsun diye yollara düşüyoruz. Çoğu insan anı yaşamak yerine, o anın nasıl görüneceğini düşünüyor. Mutluluk hissedilmeden, önce filtreye giriyor.

Gerçek hayat ikinci planda kaldı

Eskiden dost meclislerinde muhabbet eder, sofralarda gözü göze konuşurduk. Şimdi masanın üzerine telefon koyuluyor, herkes kendi küçük sahnesini yönetiyor. Bir yemek gelmeden önce “Dur, çekeyim!” uyarısı yapılmazsa sanki bir eksiklik hissediliyor.

Çocuklarımız bile oyun oynamak yerine, “Story’e ne koysam?” diye düşünüyor. Çünkü beğeni sayısı, öz güvenin yeni ölçüsü gibi sunuluyor. İnsanlar artık değerini, karakteriyle değil; bir fotoğrafın altındaki rakamlarla tartıyor.

Dijital vitrin: Gerçek mi, sahne mi?

Paylaşılan fotoğrafların çoğu gerçek hayatı yansıtmıyor. Işığı ayarlanan, açısı hesaplanan, defalarca çekilen pozlar… Yorgun olsan da mutlu görünmek zorundasın; üzgün olsan bile gülümsemek zorundasın. Çünkü sosyal medya “iyi görünme yarışına” döndü.

Bu yarış, insanı tüketiyor. Çünkü hiçbir insan sürekli mutlu olamaz; ama sürekli mutluymuş gibi görünmeye çalışmak, ağır bir baskı yaratıyor.

Neden hastalık?

Çünkü:

  • Bağımlılık yapıyor. Sürekli bildirim beklemek bir ödül mekanizmasına dönüşüyor.

  • Gerçek dünyayı unutturuyor. Anı yaşamak yerine paylaşılabilir an yaratmaya çalışıyoruz.

  • Kıyaslama doğuruyor. Başkasının hayatı "mükemmel" görünürken, insan kendi hayatını yetersiz görmeye başlıyor.

  • Psikolojik baskı yaratıyor. Sürekli onay, beğeni, yorum arayışı öz değer duygusunu zayıflatıyor.

Peki çözüm ne?

Bu hastalığın en güçlü ilacı farkındalık.

  • Bazen telefonu bir kenara bırakıp gerçek anı yaşamak,

  • Paylaşmadan önce “Bunu gerçekten kendim için mi istiyorum?” diye sormak,

  • Filtreleri bırakıp gerçek halimizi sevmek,

  • Sosyal medyanın bir araç, hayatın ise amaç olduğunu hatırlamak…

Çünkü unutmayalım:
Paylaşılmayan anlar da değerlidir.
Hatta çoğu zaman en değerlileri onlardır.

Dünyanın bizi görmesine gerek yok…
Bizim dünyayı görmemiz yeter.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları