"HERKES BAŞARILIYSA, KİM KAYBEDİYOR?"
LGS

ALİ YÜCE (EĞİTİMCİ- SPOR İNSANI)
yetis.huseyin@gmail.com - 05453649543Haziran geldi mi, okullarda bir bahar havası eser: Öğrenciler ellerinde karneler, velilerde gurur ve sosyal medyada bol bol "teşekkür", "takdir", "onur belgesi" paylaşımları... Hemen herkes başarılı. Peki, bu kadar ödül, bu kadar belge... Gerçek başarıyı ne kadar yansıtıyor?
Gerçek şu ki, bu "belge bolluğu", aslında sistemin çocuklara kestiği bir sus payına dönüşmüş durumda. Teşekkür kağıtları, takdir belgeleri, sanki vicdan rahatlatıcı reçeteler gibi dağıtılıyor. Öğrencilerin motivasyonunu artırmak mı amaç? Belki. Ama uzun vadede ortaya çıkan manzara, başka bir gerçeği haykırıyor:
Bu kadar başarı belgesine rağmen, sınavlarda çocuklarımız neden darmadağın oluyor?
LGS'de, YKS'de, uluslararası PISA gibi ölçme sınavlarında, Türkiye çocuklarının performansı ortada. Okuduğunu anlayamayan, temel matematik işlemlerini yapamayan, analitik düşünemeyen bir kuşak büyüyor. Ama sınıf geçiyorlar, üstelik takdirle…
İşte burada sistemin kendi kendini kandırdığı nokta başlıyor. Notlar şişiyor, ölçme değerini yitiriyor. Öğrenciler çalışmadan yüksek puanlar alabiliyor çünkü ders içi performanslar, ödevler, proje notları hep "kırmadan incitmeden" veriliyor. Çünkü öğretmenin de öğrenciyle, velisiyle, müdürüyle, MEB ile ilişkisi bu hassas terazide şekilleniyor. Kimse mutsuz olmasın, herkes memnun kalsın.
Ama hayat öyle mi?
Hayat, teşekkür belgesi vermez. Takdirle geçilmez. Gerçek sınavlar, gerçek bilgi ister, sağlam altyapı ister.
Ve biz bu çocukları o gerçek hayata, ne yazık ki hazırlanmış gibi değil, kandırılmış gibi gönderiyoruz.
Sorun çocukta değil.
Sorun sistemde, ölçmede, rehberlikte, yönlendirmede…
Önce gerçeklerle yüzleşmek gerek.
"Başarılıyız" demekle başarılı olunmuyor.
Unutmayalım:
Gerçek başarı, alkışla değil; terle, emekle ve sorgulamayla gelir.