KAMİL ÜCİ; ‘SESSİZ BİR EFSANENİN ARDINDA DURAN HAYAT’
BİR EMEĞİN YANKISI: ŞAMPİYONLUKLARLA YAZILAN SESSİZ BİR DESTAN!

Yakup MELETLİ – SİYAHKUŞAK
Bazen bir insanın hayatı, sadece kazandığı madalyalarla değil, ardında bıraktığı izlerle, dokunduğu kalplerle, öğrettikleriyle ve gösterdiği yolla anlam kazanır. İşte böyle bir yolun adı: Kamil Üci.
Onun hikâyesi, yalnızca bir sporcuya ait değil; bu toprakların çocuklarına umut, inatla ayakta durmanın, vefanın ve adanmışlığın ne demek olduğunu anlatan yaşayan bir destana ait.
Doğu’nun Serin Sabahlarından İstanbul’un Gürültüsüne: Bir Yolculuğun Başlangıcı
Hayat, bazılarını fısıltıyla çağırır. Kars’ın Susuz ilçesine bağlı, rüzgârı kendine has, yalnızlığı bilgece kucaklayan Büyükçatak köyünde doğan Kamil Üci’nin hikâyesi, işte böyle bir çağrıyla başlar. Çocuk yaşta, koca dağların gölgesinde başlayan bu yolculuk, 1983 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’un çok daha farklı gerçeklikleriyle yüzleştiği Esenyurt semtine uzanır.
Köyün sessizliğinden kentin kalabalığına; bu geçiş, bir çocuğun sadece mekân değil, ruh değişimiyle de sınandığı bir sınav olur. Ve o sınavı, sabırla, sessizlikle, inançla verir.
Karate-Do’ya Atılan Adım: Ruhun Biçimlendiği An
1983 yılı, Kamil Üci için yalnızca takvimde bir sayı değil; içsel dönüşümün başladığı mihenk taşıdır. Türkiye Karate Federasyonu’nun kurucularından olan ve aynı zamanda dönemin önemli bir Karate ustası, Milli Antrenör Hüseyin Küçük’ün (Küçükgümülcine) önderliğindeki Nippon Spor Kulübü, onunla Karate’nin yalnızca bir dövüş sanatı değil, bir yaşam biçimi olduğunu fısıldar.
Karate, Kamil Üci’nin ellerinde yalnızca tekniklerin değil; ahlâkın, sabrın, disiplinin ve özsaygının şekillendiği bir iç yolculuğa dönüşür. Ve bu yolculuk, asla yüzeyde kalmaz. Karate’nin ruhuna nüfuz ederken, aynı zamanda kendi benliğini de yeniden inşa eder.
Antrenörü Hüseyin Küçük’ün sağlık sorunları nedeniyle 2005’te antrenörlük görevini devralması, sadece bir bayrak değişimi değil; aynı zamanda bir sorumluluğun, bir sözün ve bir vefanın taşıyıcısı olmaktır. O günden sonra çalışmalarını, Milli Karate Teknik Direktörü 7. Dan Sensei Cengiz Sanin ile birlikte sürdürürken, Karate onun için artık sadece bir spor değil; bir yaşam felsefesidir.
Bir Emeğin Yankısı: Şampiyonluklarla Yazılan Sessiz Bir Destan
Bir ömrün adandığı bu yolda, başarılar gecikmez. Ama bu başarıların arkasında, sadece ter ve zaman değil; gece yarılarında yapılan iç muhasebeler, düşüp yeniden kalkışlar, sessizce ağlanılan antrenmanlar ve vazgeçilmeyen bir ideal yatar.
Kamil Üci, yıllar içinde ulusal ve uluslararası arenalarda sayısız madalya toplar. Ancak bu madalyalar yalnızca birer metal değil, her biri bir irade, bir karakter nişanesidir:
21 kez Türkiye Karate Şampiyonu,
5 Balkan Şampiyonluğu (2024’te iki altın madalya kazanarak “aynı şampiyonada iki altın alan tek sporcu” unvanını alır),
4 kez Boğaz İçi Karate Şampiyonu,
4 kez Palandöken Karate Şampiyonu,
Karadeniz-Hazar Ülkeleri Şampiyonası’ndan 3 madalya…
Ve asıl destan, 2012-2022 arasında yazılır:
13 kez World Shotokan Karate Dünya Şampiyonu,
Romanya, Polonya, Özbekistan, Çekya, Bulgaristan ve Macaristan gibi ülkelerde kazanılmış zaferler, Japon ustalarla yürütülen disiplinli çalışmaların meyvesidir.
En son başarıysa, 2025’te Romanya’da kazanılan altın (Ferdi Kata), gümüş (Takım Kumite) ve bronz (Ferdi Kumite) madalyalardır. Bu başarılar, bir hayatın özetidir aslında: Sessiz, derin ve sarsılmaz.
Vefanın Adı: Siyah Kuşak 5. Dan’dan Topluma Uzanan Eller
Kazandığı her şeyin üstünde duran bir şey vardır Kamil Üci için: vefa. Hem ustasına, hem öğrencilerine, hem de onu yetiştiren toprağa. Bu nedenle sadece sporculuğu ve antrenörlüğüyle değil; Türkiye Karate Federasyonu Uluslararası Karate Hakemliği, Milli Antrenörlük gibi görevlerle de hizmet etmeyi sürdürür.
2018 yılında Esenyurt’ta kurduğu Kamil Üci Gençlik ve Spor Kulübü, onun ikinci evidir artık. Yüzlerce genç burada yalnızca teknik öğrenmez; karakter kazanır, sabrı öğrenir, direnç kazanır.
Bugüne dek kulübü aracılığıyla Esenyurt’a 1200 madalya kazandırmış bir figürden söz ediyoruz. Yetiştirdiği sporcular, onun yolunu takip ederek hem Türkiye’yi temsil ediyor hem de onun değerlerini yüceltiyor.
Kalemin de Dövüşür: Yazıların Ardında Saklı Bir Bilgelik
Kamil Üci, sadece minderde değil, kelimelerde de bir savaşçıdır. Yazdığı binlerce makale, yayınladığı 3 kitap, katıldığı uluslararası kitap fuarları… Onun kalemi de yumruğu kadar keskin, ama bir o kadar da şefkatlidir. Çünkü o, fikirleriyle eğitir, sözleriyle iyileştirir.
Esenyurt Geliştirme Güzelleştirme Derneği ve Esenyurt Kent Konseyi’nin kurucusu olması, onun topluma duyduğu sorumluluğun göstergesidir. O, yalnızca sporla değil, düşünceyle de topluma rehberlik eder.
Yalnızlığın Sessiz Tanığı ve Bir Ustanın Mirası
Hayat, bazen en büyük zaferleri yalnızlığa armağan eder. Kamil Üci, ilk evliliğinden dört çocuk sahibi olmasına rağmen, bugün yalnız yaşamaktadır. Ama bu yalnızlık, eksiklik değil; doluluğun, içe dönüşün ve sessizce taşınan bir bilgelik yükünün sonucudur.
43 yıl boyunca sürdürdüğü bu yolculukta 284 madalya, 120 kupa, sayısız öğrenci ve bir o kadar umut yetiştirmiştir. Ama belki de en büyük başarısı, bu dünya üzerinde hâlâ azmin, vefanın ve dürüst emeğin karşılıksız kalmadığını ispatlamasıdır.
Son Söz: Bir Hayat Felsefesi Olarak Kamil Üci
Kamil Üci’nin hikâyesi bir başarı öyküsünden fazlasıdır. O, hayatın matında yere düşsen bile nasıl ayağa kalkacağını, rakibine saygı göstererek nasıl kazanılacağını ve asıl gücün dışarıda değil, içeride bir yerde gizli olduğunu öğreten bir ustadır.
Onun yaşamı, gençlere sadece nasıl sporcu olunacağını değil; nasıl insan kalınacağını da anlatan sessiz ama derin bir öğretidir. Her madalyası bir öykü, her yazısı bir ışık, her öğrencisi bir umut…
Kamil Üci: Bir karate efsanesi değil sadece bir yaşam felsefesi.
Ve bazı insanlar, yalnızca yaşamakla değil; yaşattıklarıyla iz bırakır. O da onlardan biri.



